9 Nisan 2015 Perşembe

26 Şubat Hocalı Soykırımı

26 Şubat 1992…

Ermenistan Devleti’nin Karabağ üzerinde yıllarca süren ve Türklerin bölgeden sistematik bir şekilde uzaklaştırılması , bölge Türk nüfusunun azaltılması politikası maalesef işe yaramış ve necip milletimize büyük darbe olarak ta 23 yıl önce , Dağlık Karabağ savaşının başlarında Ermeni kuvvetlerinin sivil, asker gözetmeksizin ağır bir şekilde bombardıman altında tuttuğu Hocalı Kasabasında , Ermeni kuvvetlerinin , 366. Mekanize Sovyet Birliğinin de desteğini alarak Azerbaycan Türklerine karşı görülmemiş bir kinle saldırmışlardır. 

Saldırdıkları yetmezmiş gibi şehit düşen soydaşlarımızın gözleri oyulmuş , kulakları kesilmiş , hamile , bebek , yaşlı demeden akıl almaz iğrenç işkence metotlarına maruz kalmış ve maalesef kimileri de diri diri yakılmıştır.

Azerbaycan Cumhuriyeti’nin  resmî açıklamasına göre saldırıda 106'sı kadın, 83'ü çocuk olmak üzere toplam 613 Azerbaycanlı hayatını kaybetmiştir.

Hocalı Türk İnsanının onurudur , göz yaşıdır , komünist düzene lanetidir.
Türk’ün yaşananları yitip giden canları unutmaması , düşmanlarının kendisine karşı nasıl kinini asırlarca muhafaza ettiğini ve asla uyumaması gerektiği gibi Hocalı katliamı gibi Gulca , Kırım , Kerkük gibi katliamların da uluslararası alanda tanıtılmasını sağlamalı ve en önemlisi  350 Milyon Türk ; tek yürek , tek bilek olmalıyız.

Hocalı katliamını kabul eden ülkeler ne yazık ki çok değil ve tekrar ne yazık ki ülkemiz bile henüz bu sarsıcı hadiseyi soykırım olarak tanımamıştır.
Azerbaycan , Meksika , Pakistan , Kolombiya , Çek Cumhuriyeti , Bosna-Hersek , Peru , Honduras , Sudan ve İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamentolar Birliği , Hocalı Soykırımını kabul eden ülke ve organizasyonlar arasındadır. ABD’nin bir çok eyaletinde de bu üzücü hadise katliam olarak kabul edilmiştir.


UNUTMAK TÜKENMEKTİR !


                                                                        
                                                                            

Kur'an-ı Kerim'i Anlamak

Türk Milletinin kutsal kitabmız Kuran’ı okumasında hamdolsun pek sıkıntısı yoktur. Okuyoruz okumasına fakat ne kadar anlıyoruz veya ne kadar tercümelerinde durup düşünüyoruz? Yazımda bu soruya az da olsa bir ışık tutmak , ilgisini çekecek arkadaşlara bir kapı aralamak istedim.
Hak din İslam’ın tamamlayıcısı olarak dünyaya indirilen Kur’an-ı Kerim Rabbimizin sonsuz ilminden , ol deyince olduran kuvvet ile oluşmuştur. Kısıtlı anlayabilme ve düşünebilme yeteneğimiz ile faydalandığımızda bile yüzyıllar sonra anlaşılarak bilimde çığır açan yeniliklerin Kutsal kitabımızda yazdığını görürüz. İbn’i Sina , Farabi , El Razi , Suyuti gibi İslam Alimleri de Kuran’ın sonsuz nurundan faydalanarak ayet okyanusundan aldıkları bilgi damlacıklarıyla bilime çok büyük katkıları olmuş insanlardır.  Amacımız Kur’an-ı  Kerim’i okumak , okutmak ve en önemlisi anlamaya çalışmak olmalıdır. Anladıktan sonra Kuran’ın gerektirdiklerini uygulamak gerektiği fikri kalbimizde ve beynimizde zamanla olgunlaşan bir meyve misali  oluşacaktır.
Kainatin genişlemesi hakkında Albert Einstein , Abbe Lemaitre ve Edwin Hubble gibi bilim insanlarının teorileri dünyada büyük yankı uyandırmıştı. Bu bilim insanları evrenin durmadığını , devamlı bir büyüme ve genişleme içerisinde olduğunu bir çok ispat niteliğinde çalışmalarıyla göstermiş oldukları bir gerçek fakat bu teoriler ve çalışmalar yapılmadan yüzyıllar önce Yüce Allah(cc) Kur’an-ı Kerim vasıtası ile insanlara bu gerçeği iletmiştir. Dönemin bilim ve anlayış şartları bu kavramların açıklanmasında yeterli olmadığı için İslam Alimleri bu tür ayetleri açıklamakta kısmen yetersiz kalmışlardır. Bu ayette Cenab-ı Hak

“Semayı biz kendi ellerimizle yaptık ve onu biz genişletiyoruz “  buyurmaktadır.
                                                                                                            
                                                                                                              Ez-Zariyat 51/47

Aynı şekilde astronomi üzerinden gidecek olursak Kuran’da  gezegenlerin yörüngeleri yani gittikleri yollar hakkında da bilgi edinebiliriz zira Kur’an her şeye Kadir olan Allah(cc) tarafından gönderilmiştir.

“(Allah) O’dur ki , geceyi gündüzü , güneşi ve ay’ı yarattı. Bunların her biri kendilerine mahsus hareketleriyle bir yörünge üzerinde hareket ederler.”   
              El-Enbiya 21/33


“Güneş Ay’a yetişemez , gece gündüzü geçemez. Hepsi bir felekte yüzerler.”
                                                                                                           
                                                                                                                      Yasin36/40

“Güneş kendi karargahında yürür. Bu galip, kadir ve alim Allah’ın takdiridir.”       

                                                                                                                     Yasin36/38 

Görüldüğü üzere anlaşılmak istendiği ve üzerinde durulduğu takdirde yol göstericimiz olan Kur’an-ı Kerim’de bizlere apaçık bir kurtuluş vardır. Bu kurtuluş hem ahretimiz hem de dünyamız içindir. Ayrıca bu bilgiler fen bilimleri açısından sadece astronomi ile sınırlı kalmamakta çok geniş bir yelpazeyi kaplamakla beraber bizler en azından anlamakla yükümlüyüz.
İnsan’ın gözleri , saç rengi  , uzuvları  veya sesleri… Bunlar birbirine benzeyebilir ve böyle bir durum da gayet normaldir. Ya parmak izleri ? Dünya üzerindeki bütün insanların parmak izleri birbirinden farklıdır. Tek yumurta ikizlerinin bile…

“ Evet , biz onun parmak uçlarını düzeltmeye de kadiriz.” 
                                                                      
                                                                        El-Kıyame 75/4

Bu bilgiler Kuran’ın indirilişinden yaklaşık on üç asır sonra elde edinilmiştir.
Kur’an-ı Kerim on üç asır önce genetik bilimine ışık tutmuş ve kıyamet vakti geldiğinde tekrar dirildiğimizde tüm insanlarda farklı olan parmak izlerinin bile tekrar aynı şekilde yaratılacağından ve açıkça insanlardaki parmak izi farklılığından bahsetmektedir.
En büyük nimetimiz Kur’an-ı Kerim’i okuyalım , okutalım , anlayalım ve anlatalım. Sözlerimi hayat düstürümuz olması gereken peygamber efendimizin bir hadisi ile bitirmek istiyorum ;

“Sizin en hayırlınız Kur’an-ı Kerim’i öğrenen ve öğreteninizdir.”

                                                                                     Hz.Muhammed(SAV)

                                                                                            

18 Eylül 2012 Salı

ŞEHZADE MUSTAFA'NIN ÖLDÜRÜLMESİ

Bu yazımda Türk halkına kısmen de olsa yanlış bir şekilde aktarılmış olan tarihinin 
gerçeklerini Türk'ün ağzından olabildiğince aktarmak ve insanların bilgilenmesini sağlamak ! 
         
          Kanuni Sultan Süleyman'ın yaşı ilerleyince tahta kimin çıkacağı yönünde bir çekişme başladı.
          Hürrem Sultan, Kanuni’nin ilk oğlu Şelzade Mustafa’yı devre dışı bırakıp kendi oğullarından birini tahta çıkarmak için bir strateji izlemeye başlamıştı. Bu arada Hürrem Sultan, kızı Mihrimah Sultan’ı Rüstem Paşa ile evlendirdi.  Daha sonra veziriazamlığa yükselecek olan Rüstem Paşa, Şehzade Mustafa’nın bertaraf edilerek yerine Hürrem Sultan’ın oğullarından birisini veliaht tayin ettirmesinde en büyük yardımcısı olacaktı. 
          Ulema, halk ve yeniçeriler Şehzade Mustafa’nın padişah olmasından yanaydılar. Ancak Hürrem Sultan ile Kanuni, Şehzade Mehmed’i istiyorlardı. Veliahtlık meselesi ile ilgili dedikodular yapılmaya başlayınca, yanındakilerin de teşviki ile Şehzade Mustafa saltanat merkezine daha yakın olan Manisa sancakbeyliğinden alınarak yerine Şehzade Mehmed tayin edildi. Şehzade Mustafa’da Amasya’ya gönderildi. Ancak 1 yıl sonra Şehzade Mehmed’in beklenmedik ölümü, Şehzade Mustafa’yı tekrar şanslı duruma getirdi. Yine de saraydaki entrikalar bitmek bilmiyordu. Ard arda yapılan iftiralar yavaş yavaş padişahın şehzadeye karşı olumsuz bir fikre kapılmasını sağlayacaktı. Sadrazam Rüstem Paşa’nın bu olanlarda etkisi büyüktü. 
            Bunların yanında Rüstem Paşa gizlice Şehzade Mustafa'nın mührünü kazıttı ve Şehzade Mustafa'nın ağzından İran Şahı Tahmasb'a bir mektup yazdı. Şahın cevaben yazmış olduğu mektubu da ele geçirdi. Gerektiğinde bu sahte mektupları padişaha gösterecek ve şehzadenin sonunu hazırlayacaktı.
       Hürrem Sultan ve damadı Rüstem Paşa Şehzade Bayezid'i tahta çıkarmak için gerek sarayda gerekse devlet erkanında değişik entrikalar yaparak Şehzade Mustafa'nın Kanuni'yi devirerek tahta geçeceğini iddaa ederler. Hürrem Sultan tarafından zehirlenen Kanuni kimi tarihçilere göre entrika olduğundan haberdar olmasına rağmen devletin bekası için kimi tarihçilere göre de haberdar olmadan kendi iktidarı için Şehzade Mustafa'nın öldürülmesini emretmiştir .

Okuduğunuz ve zaman ayırdığınız için Teşekkür ederiz ...